(Ahmet Haşim'e Katılıyorum)
"Şimdi heyhat, eski 'saat'le beraber akşam da fecir de bitti."
Batılı yaşam tarzının hayatımıza girmesiyle beraber bizler artık modernizmin köleleri olduk. Hiçbir eğlenceden geri kalmamamız, şık giyinmemiz, onlar gibi yememiz ve içmemiz gerektiğini söyleyen insanların peşinden gittik ve benliğimizden ödün verdik. Bu modernizm akımının içine girebilmek için bizlere hız ve para gerekti ve bizlerde arzularımıza belki de hırslarımıza ulaşmak için çalışmaya başladık. Ama ne çalışmak! Gece ile gündüzü birbirine katarcasına... Nihayetinde bir nebze de olsa başardık, benimsedik, içine girdik o yaşayışın. Yaşayışımızı, düşünüşümüzü, giyinişimizi değiştirdik. Değiştirdik değiştirmesine de, değiştirince ne oldu? Yorulduk. Bize ait olmayan bu yaşam tarzı bize ağır geldi ve bizler yorulduk. Yeni güne uyanırken artık güneşin ışıklarıyla, gülümseyerek ve dinç bir şekilde değil; olabildiğince geç, yorgun, bedbaht bir halde uyandık.
Kendimizi içine soktuğumuz bu yaşayıştan artık kaçmak, olabildiğince uzaklara kaçmak istiyoruz. Koşuşturmacayı değil; aheste aheste, doğayı hissedercesine yürümek istiyoruz. Biz, belki de tekrar "biz" olmayı istiyoruz yahut buna ihtiyaç duyuyoruz.
(Ahmet Haşim'e Katılmıyorum)
Ahmet Haşim, eğer şimdiki dünyayı görmüş olsaydı ne kadar hayali bir şey istediğini, ne kadar olmayacak şeyler yazdığını anlardı. Geçmiş için "Evet, adam doğru söylüyor." diyebileceğimiz bu yazı günümüz şartlarına uymuyor. Şimdi devir yeniliğe gözlerle beraber kapıları kapatma devri değil, yeniliği ve gelişmişliği içeri alma, birlikte yaşama devri. Şu an tüm dünya pratik ve kolay olanın peşinde. Dünya bu kadar gelişmişken biz bu yaşam tarzını reddetseydik şu anda muhtemelen sadece coğrafya atlasına bakarken fark edilebilecek bir ülke olacaktık. Onlar 7/24 hayatın içinde ve gerçeklerden haberdar iken bizler hayata pembe gözlüklerin arkasından veya at gözlükleriyle bakacaktık.
Yani Haşim, biz zamanın içinde kaybolmadık; kaybolmamak için değiştik.
Sümeyya BAYRAKTAR