14 Mayıs 2016 Cumartesi

VE

Son olarak tekrar: "1984, aslında yaşadığımız dünyadan pek farklı değil."
Bizimki partinin kölesi olma yolunda ilk adımı attı.
Seviye 1: Kendinden başkasını düşünme

BAŞARIYLA TAMAMLANDI

Seviye 2: Bildiğin ne varsa söyle

BAŞARIYLA TAMAMLANDI

Seviye 3: Parti'nin üstüne güç yoktur

BAŞARIYLA TAMAMLANDI

Seviye 4: Önce kendini kurtar

BAŞARIYLA TAMAMLANDI

Seviye 5: Büyük Birader'i sev

BAŞARIYLA TAMAMLANDI


KAZANAN: BÜYÜK BİRADER



Bazen varlığını kanıtlayamazsın, Okyanusya'da hiçbir zaman.

Adamı böyle papağan ederler


Aptal değilsen at kendini çöpe!




Bilim?




Büyük Birader her yerde! Yanlış düşünürsen ölürsün.

?

"Son, başlangıçta gizliydi."

Tarih Durdu

 Geçmiş resmen yok oluyordu. Artık hiçbiri Devrim'den önceki yıllarla ilgili bir şey bilmiyordu. Çünkü bütün yazılı belgeler ve kitaplar yok edilmiş ya da çarpıtılmıştı. Hatta resimler, heykeller, sokaklar, yapılan binalar... Ve bu işlem hala devam ediyor. Tarih Okyanusya'da durdu. Bilinenler aslında bilinmiyordu. Acı olansa tarihte yapılan bu çarpıtmayı yapan kişi bile bunu kanıtlayamıyordu. yek kanıt kafasının içindekilerdi  ve onlarda onunla birlikte yok olacaktı.

"...Birilerine göstermeye cesaret edebilseydim, hiç değilse birkaçının kulağına kar suyu kaçırabilirdim. Biz hayattayken herhangi bir şeyin değiştirilebileceğini düşünemiyorum. Yine de, küçük direniş grupları orada burada baş gösterebilir; bu küçük gruplar bir araya gelip yavaş yavaş büyüyebilir..."

1984'ten

"Seviştiğin zaman içindeki enerjiyi boşaltırsın; sonra da kendini mutlu hisseder ve hiçbir şeyi iplemezsin. Ama senin bu halin onların hiç hoşuna gitmez. Her zaman enerji yüklü olmanı isterler. Bütün o yürüyüşler, bağrını yırtarcasına bağırış çağırışlar, bayrak sallamalar, ekşiyip bozulmuş cinsellikten başka bir şey değildir. gönlün ferah keyfin yerindeyse, Büyük Birader'miş,  Üç Yıllık Plan'mış, İki Dakika Nefret'miş, bütün o iğrençlikler neden kendinden geçirsin ki seni?"
1984'ten
"Aklı olan, hem kuralları çiğner hem de hayatta kalırdı."

12 Mayıs 2016 Perşembe

<üç

 Onunkinin ortalıkta görünmediği üç gün boyunca bizimkine bir şeyler oldu. Kendi çapında olanı anlamlandırmaya çalıştıysa da adını koyamadı. Açıkçası ben de koyamadım. Seviyor desem değil. Hoşlantı? Bilmiyorum.

Kaldırım Taşı

 Tabi ki önyargı kötü bir şey. Aksi olsaydı bizimki beş gece evvel kafasını kaldırım taşıyla ezmek istediğini şimdi buluşabilmek uğruna buharlaştırılmayı göze alır mıydı?

*****

 Şimdi, buharlaştırılmak istemiyorsan duygularını yüzünden belli etmemeyi alışkanlık haline getirsen iyi olur.

Okus Pokus

 Tarihi yok edebilmek için yazılı belgeyi yok etmek gerek. Dili sadeleştirme hareketinin sürdürülebilirliğini kesinleştirmek için kelimelerin hafızadan silindiği gibi yazıdan da silinmesi gerek. Düşüncenin yok edilmesi, kitapları yok etmekten geçer.

NAYK

 İnsanlık biriyle başa çıkamazken, Bir'in yansımaları artıyor. Bir bile bu kadar karışmazken bize çakmaları hayatımızı zindan ediyor. Bir bize düşünün, araştırın derken çakmaları; "Tek gerçek bu" demekten çekinmiyor, bizi engelledikçe engelliyor.

Yazık oldu Süleyman Efendi'ye

 Yazık oldu Syme'a. Her şeyin farkındaydı, bu dilin neden sadeleştirildiğinin, sistemin farkındaydı ama bu onu rahatsız etmiyor aksine hoşuna gidiyordu. Yine de onların tarafında olmak onu kurtaramadı çünkü onlar düşünebilen, anlayabilen beyinleri yok etmek istiyorlardı ve Syme onlar için bir tehlikeydi. Syme düşünüyordu, çok biliyordu. BBTR buna izin veremezdi, vermedi de. Bir sabah uyanıldığında Syme diye biri yoktu, aslında hiç olmamıştı. Aptal beyinlerimizin bir uydurmasıydı.

Anımsayamadım?

 O an için unutulması gerekeni unutmak, ihtiyacımız olduğu anda yeniden anımsamak... Parti üyelerinin ve suçluların paçayı kurtarmak için kullandıkları yöntem. Öyleyse biz bu insanlara çıkarlarına göre davrandıkları için pragmatist diyebilir miyiz? Ben diyemem çünkü onları bu konuda yermek için önce dehşet yaklaşırken doğrudan şaşmamak gerek. Henüz bu erdeme erişebildim/dik mi?
 Çirkin olunca ben temalı;
"Winston hemen hiçbir kadından, özellikle de genç ve güzel kadınlardan hoşlanmazdı."

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Ters "?"

Ya "tarih" yalansa?

İ.G.

İstiyorsun ve olmuyorsa yeterince uğraşmıyorsun demektir. ***** ***** ****. Bunları ben demiyorum.

BAŞLIKSIZ

+ Şimdi tüm bunları unut!
- NE! Neden?
+ Sadece dediğimi yap ve gerisine karışma. Ne de olsan sen de işine geldiğinde anımsayacaksın, diğer herkes gibi.

                 (Ben de bilmiyorum böyle bir şeyi neden yazdığımı)

****

Hakaret edildiğinde kapıyı çarpıp çıkamıyorsan ne yazık ki o kişi sana hükmetmiş demektir.

***

 Belki de hayatımızın sahipleri Tanrı değilde Büyük Biraderlerdi.

YENİSÖYLEM

 YENİSÖYLEM, Okyanusya'nın resmi dilidir. 
 Amacı, insanları robotlaştırmaktır. İnsanların düşünmelerini engelleyerek onları kendi çıkarları için yaşayan birer köle haline getirmektir. İnsanların sorgulamadan her dediklerini yapan, ne için yaptığını bilmeyen bir millet oluşturmayı amaçlıyor. Çünkü insanlar onun kölesi olursa tek gerçek BÜYÜK BİRADER ve onun düşünceleri olur. Tüm güç Büyük Birader de olur ve kimse isyan edemez, ses çıkaramaz.
 Yöntemi, insanlar sözcüklerle düşündüğünden, sözcükleri en aza indirmektir. Örneğin; "iyi" sözcüğü varken, "kötü" sözcüğüne gerek yoktur, "iyisiz" sözcüğü aynı anlamı karşılar. "Soğuksuz" sözcüğü "sıcak" anlamındaydı. "Artısoğuk", "çok soğuk" ve "çiftartısoğuk", "aşırı soğuk" anlamındaydı.
  Birleşik sözcükler kolay söylenebilcek şekilde birleştirilmiştir çünkü teleffuz hatası o sözcük üzerinde düşünmeye neden olabilir.
 Bu dille ilgili diğer bir nokta ise algıyla oynanılmasıdır. İyi bir anlama sahip olan, insanların ihtiyaç duydukları sözcükleri insanlara kötüymüş gibi göstererek bu kelimelerden nefret etmelerini sağlanmıştır. Örneğin; "keyifkamp" kelimesi zorunlu çalışma kampıdır. "Sevbak", Sevgi Bakanlığı, tek bir penceresi bile olmayan ve insanlara korku saçıyor. "Barbak", Barış Bakanlığı, savaşlarla ilgilendiğinden aslında Savaş Bakanlığı'dır. 

**

Orwell'ın öngörüsünden bize de lazım ya da hiç değilse düşünebilme yeteneğinden.

*

1984, aslında yaşadığımız dünyadan pek farklı değil.

GEORGE ORWELL HAYATI


 George Orwell (1943)


 George Orwell, asıl adı ile Eric Arthur Blair (d. 25 Haziran 1903, Bihar; ö. 21 Ocak 1950, Londra) , 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasındadır. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, sosyal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir.
Orwell'in hayatı, sonradan yazılarını etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Koleji'nden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş; kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.
Gençlik döneminde Fransa'da bulunmuş, türlü mesleklerde çalışmış, para sıkıntısı gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.
Orwell'in ömrü, henüz kırk altı yaşındayken noktalanmıştır. Hayvan Çiftliği'nden sonra geniş çaplı bir üne kavuşsa ve maddi sıkıntıları sona erse de yoksulluk günlerinde tutulduğu tüberküloz (verem) hastalığı, hayatının son döneminin büyük bölümünü hastanelerde geçirmesine yol açmıştır.
II. Dünya Savaşı boyunca Observer gazetesinde çalışmıştır. 1945 yılında eşini başarısız bir ameliyat sonrasında kaybetmiş, ölümünden kısa bir süre önce yeniden evlenmiştir.
21 Ocak 1950 tarihinde Londra'da hayata veda etmiş, ardında on adet kitap ve sayısız makale bırakmıştır.
      Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/George_Orwell


2 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir hafta boyunca ortalıkta ölü gibi gezsem de "Yine olsa yine yaparım" dediğim bir etkinlikti.
Çok fazla çok vardı ama bu güzel olmasına engel değildi.